26 Ağustos 2010 Perşembe

bu ne biçim hikaye böyle?

ne yapsan olmuyor gözüm
terketmiyor bizi hüzün
bir macera yaşamak dediğin
küçük zamanlar harmanı
sevindiğin üzüldüğün

susmam gerekiyor biliyorum. çünkü birkaç soru ile birlikte hemen eteğimdeki taşları dökmeye başlıyorum. dün mesela... sadece napıyorsunuz sorusu ile bin tane şey söyledim. bir yandan anlatırken bir yandan da kendimi engellemeye çalışıyordum. elimde değildi duramıyordum. sorulan sorular benim kendimle yüzleşmemi sağlıyordu. acı çekiyordum ama daha fazla göz ardı edemeyecektim. 
kimseye anlatmaya cesaret edemiyorum. utanıyorum aslında. anlatamamamın sebebi bu. bir yandan bunu kendime yediremiyorken öte yandan ise utanıyordum. zoruma gidiyor bu durum. ucundan kırpa kırpa anlattım bazı şeyleri. kimsenin aklında kalmasın kötü bir imge. en güzel haliyle bilinsin. ben öyle biliyorum. aaah lanet olsun! o kadar güzel değil işte! göz ardı ettiğim bu. hayal ederek güzel olmuyor hiçbir şey. ne kadar hayal edersen gerçekle örtüşmediğini her gördüğünde o kadar çok hayal kırıklığına uğruyorsun. içimde onlarca hayal kırıklığı mevcut. her defasında bir parça kırıla kırıla iyice yüzüne bakılmaz bir hal aldım.
dostum itiraf ediyorum. hayatında yerim yok! bunu söylemek o kadar zor ki... oooff! şimdi okuduğunda yine mi başlıyoruz diyecektir. sürekli sitem ettiğimi düşünüyor. kızdığımı sanıyor. kendini savunmaya geçiyor bla bla... halet-i ruhiyemi anlatmaya çalışıyorum. ancak ben her anlatma girişimimde geri püskürtülüyorum. dışın dışın... öldüm. bir ölü konuşmaz ve ben susuyorum ardından.
gözünde bir pırıltı arıyorum benim için. beni gördüğünde ... neyi anlatıyorum yaa! bu adamın hayatında ben bir nokta değil belki ama ancak bir virgül olarak yer kaplıyorum. hah hah! evet virgül, ancak bir çıkıntı, uzantı kadar... 
temmuzdu düğüne gittiğinde. sonra ailesi geldi. bir gün görüştük. çoook özlemiştim. sonra bir şey oldu biz ertesi gün de görüştük. o istedi hem de. normalde gereksiz bulurdu. ben özledim dediğimde daha yeni görüştük ya derdi. içimdeki herşey yerle bir olurdu. sonra ben tatile gidecektim. onu görmeliydim gitmeden. -benim için koooskoca olan- 1 hafta görmeyecektim. cuma görüşelim dedi. iş dönüşü olacaktı. bizim birbirimize ayıracak bir cts ve bir pzr günümüz yoktu. kabul etmedim. aklımca cezalandırdım. geçiştirilmeyi kabul edemezdim. sevgilisiyim ben yaa! beni diğerlerinden ayıran bir şey yok. gittim, bir hafta sonra sabah beni aldı. benim için erken uyandı. iki saat görüştük. toplantıma geç gitmemi teklif etti. kabul ettim. en iyi şekilde değerlendirdik o iki saati. sonra yine... daha uzar bu.
...........................
onur duyuyorum onunla birlikteyken. o kadar çok seviyorum ki yanımda olsun istiyorum. benim sevdiğim gibi herkes onu sevsin istiyorum bla bla. ileri gitmek istemiyorum ancak o benden utanıyor gibi. bunu yazarken acı içindeyim.
facebookta ben bunun yolladığı şeylere çok yorum yapmam. yapacaksam da çekiniyorum. bin kere düşünüyorum. geçen gün ne kadar haklı olduğumu bir kez daha farkettim. kendimi test ettim. yolladığı bir videoya yorum yaptım. sulu sulu bir yorumdu. ancak zaten romantik ve ciddi bir ilişki yaşamadığımız için en samimi halimle yazmıştım. aynen yaşadıklarımız gibi... karşılıksız kalmadı. beni de kırmayacak şekilde özenli ama bir akıllı ol alt metnini almış olmalıydım ki sordum fazla mı buldun yorumu mu? diye. kupkuru bir olsundu cevabı. ondan çekinmekte ne kadar haklı olduğumun ispatıydı bu. onun çevresi beni kabul edemezdi bu halde. edemeyecekler de. içimde bir çocuk var. onunla yaşıyorum. ağırbaşlı olamıyorum. olgun davranamıyorum. yaptıklarımı onun yanında mazur görürken, bir başkasının yanında buna müsaade etmiyor. haksızlık mı ediyorum dersin? sanmıyorum. bu başıma gelen ilk değil. ve ben bir şeyi itiraf ediyorsam çok uzun süredir içimde tutuyorumdur. artık bastıramayacağım bir hal almıştır. o yüzden ciddiyetine inan. madem daha ağırbaşlı olmalıyım, neden kendi içimizde her boku yiyebiliyoruz? hangisi olmalı? hangisi daha doğru?
hastaydı. yine ondan habersiz korka korka onu görmeye gittim. hep sevinecek sanıyorum böyle olduğunda. olmuyor. gidip en eğreti halimle yanında durdum. içimdeki acıyı bastırmak için bir iki sayfa dergi karıştırdım. içimdeki durum katlanılmaz bir hal almıştı. evden kaçarcasına gittim. kuru bir teşekkür aldım ondan.  

nefesim yetmiyor artık!



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder