31 Temmuz 2011 Pazar

çözüm

sende bir şey yok mu? 
seninkinde ne zaman oynayacağız? 
sıra sen de hadi?

gibi cümlelere verilecek cevabı buldum. gayet etkili oluyor. herkesin yüzünde buruk bir gülümseme olup, "hııı" deyip susuyorlar.


27 Temmuz 2011 Çarşamba

vicdan

vicdan... son zamanda birçok kişiden duydum bunu. inandıkları, iman ettikleri şey vicdanları. kendileri yani. ya da vicdan diyorsak da kimin vicdanı bu? gizliden baş gösteren kibri görüyor musun?
dün sabah kahvaltıda Allah'a inanmayan, alevi, arap alevisi ve garip birkaç sünni bir aradaydık. bir an cennet, cehennem, ahiret, Allah'tan bahsettik. ahirette "Allah seni gördüğünde ne yapacak dersin?" diye sordu biri. arap alevisi alnımdan öpecek dedi, bir kahkaha koptu. şaşkındım ben ve bir kişi daha... biri bence ben varsa cennete gideceğim dedim. öteki "ben de gidicem. engelli çocuklara eğitim veriyorum, yardım yapıyorum. tugbayı da döndürmeye çok çalıştım ama o yanaşmadı Allah'ım. onu alma" dedi. herkes gülüyordu. sanırım Allah'ın azabından tek korkan bizdik. aptala dönmüştüm. ben tüm günahkar halimle "Rabbim beni huzuruna nasıl alacak? bana yüz çevirecek mi?" diye düşünürken, onlar eğlenebiliyordu.

not: engellilere eğitim veriyorum diyen şahsiyet bir rehabilitasyon merkezi sahibi. verdiğim eğitimle para kazanıyor. hatta vermediği eğitimle de kazanıyor. 

24 Temmuz 2011 Pazar

gayet ciddiyim!

sevgilimle bir gün içinde sadece 30 sn konuşuyorsam, günün geri kalan kısmında haberleşiyor ama sesini bir daha duymuyorsam  ve bunu sorguluyorsam sorun bende mi?

19 Temmuz 2011 Salı

bir kadının susması

çok uzun emekler verir ilişkisini yürütmek için. birinin kadını olmayı yüreği, beyni, ruhu o kadar zor kabul etmiştir ki, başka bir adama ait olmayı istemez. erkek gibi, çorbanın tuzu eksik diye kavga çıkarmaz mesela, tam tersi, konuşmamız lazım der. erkekler de en çok bu cümleye sinir olurlar. ertelenir o konuşmalar, maç bitimine, yemek sonrasına ve daha birçok lüzumsuz şeyin ardına ötelenir.

kadınlar inatçıdır, hayata tutundukları gibi, aşklarına da sahip çıkarlar. bu yüzdendir, konuşup derdini anlatma isteği, karşı tarafı ikna edene kadar uğraşırlar. sonunda pes eder adam, bir ışık görür kadın, tüm derdini paylaşır. genellikle ne cevap alır? abuk sabuk konuşma! gereksiz ve saçma gelmiştir adama anlatılanlar, hiç de üstünde durmamıştır. yine bir sıkıntı, tatmin edilemeden geçiştirilir ve adam gün gelip bunların kendisine ok gibi döneceğini bilemez.

bir kadın şikayet ediyorsa, ya da erkeklerin deyimi ile vıdı vıdı ediyorsa; erkek bilmelidir ki, o ilişkiden hala ümidi vardır kadının. yürütmek, birlikte yaşamak, sorunları çözerek mutlu olmak istiyordur. daha önemlisi, o adamı hala seviyordur.

kadın susarak gider!
en önemli detaydır, erkeklerin hiç anlayamadığı durum işte bu kadar basittir. o gün gelene kadar konuşan, kavga eden, tartışan kadın, kendini sessizliğe vermiştir. ne zaman ümidini o ilişkiden kestiyse, o zaman sevgisi de yara almış demektir. yüreğindeki bavulları toplamıştır, kafasındaki biletleri almış ve aslında bedeni orada durarak, ilişkiden çıkıp gitmiştir. kadın, gerçekten gitmişse, çok sessiz olmuştur ayrılışı, kimse hissetmeden, kapıları vurup kırmadan gitmiştir. her akşam eve geldiğinde, kapının açıldığını gören adam anlamaz ama bir kadın sessizce gider. ne mutfağında yemek pişiren, ne yan koltukta televizyon izleyen, ne gece ruhunu kenara koyarak yatakta sevişmeye çalışan kadın, artık o kadındır. bir kadının çığlıklarından, kavgalarından korkmamak gerekir, çünkü kadının gidişi sessiz ve asildir.




cemal süreya

18 Temmuz 2011 Pazartesi

kibir

sanırım hayatımın en güzel yaşlarını yaşıyorum. kendimi çok iyi hissediyorum. zaman zaman kibir yaptığım düşünülse de -buna benim inanmamın dışında- duyduklarımdan yola çıkarak söylüyorum bunları. 

15 Temmuz 2011 Cuma

vallahi çok üzülüyorum

haftada bir görüşür olduk ve bu o kadar sıradan oldu ki... ikimizin de sesi çıkmıyor. benimki çıkıyor elbette. huysuzlanıyorum. huysuzlandıkça çeşitli akla dayanır açıklamalar yapıyor. ben de biliyorum tabi ki çok çalışıyor, çok yoruluyor, çok  sinirleniyor vesaire.
haftada bir ama yaa  : (
tatile gittim. gideceğim gün belliydi. son gün geldi. görüşemedik. çünkü çalışıyordu. aklından da yoktu gideceğim gün aslında. gidecek ama ne zaman? geçti gitti.
gün içinde bir kez konuşuyoruz. akşama nette ikimizde bilgisayar başındaysak iki laflıyoruz, bitiyor. hepsi bu. örnek vereyim: bugün 5-6 dk konuştuk n'apıyoruz diye. akşam olunca zaten nette konuşuyoruz. bu akşam dışarı çıktım. normalde ona haber verirdim. o ilgilenmedikçe, beni merak etmedikçe ben de vazgeçiyorum ona haber vermekten. belki merak etsin diye yapıyorumdur bunu. tam anlamıyla bu. haber vermedim nerede olduğumu. sonra bana "nerdesin?" diye sorduğunda saat 22.35'i gösteriyordu. : (

tatile gidecek. gitmeden görmek istediğimi defalarca belirttim. sonra işten direkt gideceğini söyledi. seni görmeden gitmem demek değildi bu. sustum. buna da alışmalıyım belki. yarın gidecek. beni görecekmiş. ben müsait miyim sormadı. çünkü ben hep hali hazırda onu bekleyen oldum.

kimse kimseyi zorla merak etmez, özlemez.

ana fikir: o böyle...

10 Temmuz 2011 Pazar

tatildi.

Onun aşkı bana XL



Onu uzaktan sevmek aşkların en güzeli biliyor musun? Onu görmeyeli 2 hafta olmuştu. O kadar özlemiştim ki, burnumda tütme deyimini en sahici haliyle gerçekleştiriyordum. Gitmeden onu göremedim diye çok içerlemiştim. Bunu söylediğimde “Olmadı. Ne yapalım”la karşılaştım. Hem bir hafta ne ki bir anda geçer değil mi? Ben tatilime bakmalıydım. Olmuyordu işte. Gördüğüm her çiftte, başkasının elini her tuttuğumda, yaptığımız telefon görüşmelerinde onun sesini yorgun duyduğumda keyfim allak bullak oluyordu. Sessizleşiyor, içime kapanıyordum.

İstanbul’a döndüm. Onu görmek için heyecanlıydım. Otogarda geçirdiğim zaman hızla akıyordu. Onu göreceğim zaman daha da kısalıyordu. Bu heyecanla kavga etmeye bile hazırdım. Sonunda yanına vardım. Çocuk heyecanı kapladı beni. İlgi görmeyi bekleyen bir çocuk gibi şımarıklık yapıyordum. Tatilde yaptıklarımı ona anlatacaktım. Birlikte gülecektik. Onu kızdıracaktım falan.

Olmadı. Yaptığım şımarıklıklara kızdı. Her zamanki gibi bir şey söylemedi. Sessizliği ile beni protesto etti. Gönlünü almak için uğraştım. Sarıldım, öptüm. Karşılık vermedi. Piç gibi kaldım. Bu bir argo değil. Her şeyiyle piç gibiydim. Tatilimi anlatmaya çalıştım küçük gayretlerimle. İlgilenmedi. Sonra günü her zamanki gibi bitirdik. Artık beni seviyordu.


bense kırık.