27 Ocak 2010 Çarşamba

köklerimden kurtulmam lazım. şuncacık hayatımda böylesine itilip kakılmadım. çok zoruma gidiyor. bir yolunu bulmam lazım... bu kadar öfke çok!
birden sen gelsen aklıma
seni düşünsem bazı bazı
meraklansam gizlice
delice kıskansam seni
hep yalnızlık var sonunda
yalnızlık ömür boyu



26 Ocak 2010 Salı

hastalık

sevgilim hasta olmuş. merak ediyorum. arayamadım da odadan dışarı çıkmasın diye, mesaj atayım dedim. attım, geri dönmedi. demek ki uyumuş. o hastayken ben çok üzülüyorum. yarın iyi olsun Allah'ım. yatsın, kalksın iyileşsin.
özledim kuzumu :(

21 Ocak 2010 Perşembe

kutlamacık

mutlu yılların olsun mr çoban.

18 Ocak 2010 Pazartesi

evcilik oyunu

saat 19u vuralı beri onu bekliyorum. biliyorum halbuki -en iyi ihtimalle- 20.30dan önce konuşmuyoruz. ben bunu bile bile bekliyorum. vakit geçiyor. bir naber? iki dk geyik ile son buluyor. -bazen konustuğumuz da oluyor- gün içinde hep özlüyorum. akşam olsa da konuşsak istiyorum. ne konuşacağız ki? bunu bende biliyorum. mani olamıyorum kendime yine de. özlüyorum çünkü. sessizce onu bekliyorum. pencereyi defalarca açıp kapatıyorum. ona yazmak için türlü bahaneler buluyorum. o kadar çocukça ki bu yaptıgım. ya yazmıyor, ilgilenmiyor ya da belli bir süre sonra yazıyor. o zaman kadar ben bekleye bekleye usanıyorum. yazdıgı anlamını kaybediyor. sonra uykusu geliyor, uyuyor.
ben yine özlüyorum. hiçbir sey değişmiyor. kendimi onun için dinlediğim şarkılarla avutuyorum. yine yatacağım. sabah uyandığımda onu yine affedeceğim. öğlen 13 civarında benim yine saçma sorularımla uzattığım telefon konuşmamızı yapacağız. yine süpermenim diyeceğim. ben tüm bunları yaşarken onun bunlardan haberi olmayacak. ne hissediyorum bilmeyecek. herşey yolunda devam edecek.

bu akşam dedim ki: senin için bundan sonra artık sadece ben varım sonradan halime gülüp bunu aslında sen demeliydin ya diye ekledim. yine acı tebesümüm yüzüme oturdu. o bakmadı bile halime.

kendi kendime evcilik oynuyorum galiba ben.


ben de bilyorum bunların cocukca oldugunu. özel hayatımı bu kadar acmanın belki fazla olduğunu. nasıl bir başkasına anlatayım ki bunları. burda kendi kendime konusuyorum işte. kusuyorum anla!
bu şarkı benim yüzüme yayılan bir tebessüm halini alıyor.

kendimi ifade edecek sözcüklerim olmadığı için hep başkalarının sözcüklerini benimsiyorum. halbuki o kadar çok şey hissediyorum ki, o kadar biriktiriyorum ki... hissettiğimi, düşündüğümü söyleyemiyorum. bu nasıl bir ıstırap biliyor musun? dudaklarımı aralayıp bir an cesaret ettiğim ama sonra ses henüz çıkmadan kapattığın onlarca anım oldu. özenirdim -hala özenirim- şiir, hikaye, yazı, anı yazanlara, kendini anlatanlara. bazen kendime hayran kalırım kendime konuşurken, o da ancak beni dinleyecek birini bulduğumda. sözümü kesmeyenlerle, ben anlatırken beni her halim ile kabul edenlerle, kendini savunmayanlar ve beni savunmak zorunda bırakmayanlarla, konuşmama izin veripğ beni cesaretlendirenlerle...herkes bunu ister değil mi? bunlar olmayınca ben genelde susar, dinlerim.

bir burda yazarken rahatım. benim alanım burası. kimseye hesap vermiyorum. kimse neden diye sorgulamıyor.


çünküüü sana değdiğinden beri elleriiiim, bütün kış dallarımda tomurcuklaaar vaaar



namus

bir reality showda M. isimli bir katil zanlısı aranıyor. eldeki tüm deliller toplanmaya çalışıyor. sürekli telefon bağlantıları yapılıyor. yurtdışında biri arıyor M. için. diyor ki:

- biz onunla buluştuk. tanımıyordum. sonra benden iltica için yardım istedi. nedenini sorduğumda bana Türkiye'de arandığını söyledi. bir namus davası için üç kişiyi öldürmüş. şimdi televizyonda görünce çok şaşırdım.

sunucu araya girdi:

- neden şaşırdınız ki? size zaten birilerini öldürdüğünü söylemiş.

-evet ama namus için öldürdüğünü söylemişti.  

burada kitlendim ben. namus için birilerini öldürmeyi mubah sayan insanlarız. elbette bunu biliyorum. sadece şamar etkisi yaptı bende. bir daha farkına vardım.

17 Ocak 2010 Pazar

sevgilime

sen bana müjde misin umut musun sevgili?

kim demiş geçti mevsim, ufukta göründü kar

bu kaçıncı bahar sakın sorma sevgili

benim yorgun gönlümde aşkının telaşı var



bahar geldiğinde mi ben böyle olurum

yoksa böyle olduğum da mı gelir bahar?

ayrıca bunun seninle ne ilgisi var...

tabii ki ben böyle olduğum için bahar

çünkü sana değdiğinden beri ellerim

bütün kış dallarında tomurcuklar var


sen bana vaat misin lütuf musun sevgili?

kim ne derse desin, al beni sinene sar

yaşanmış baharları unut gitsin sevgili

benim gönül ülkemde bir tek senin aşkın var


http://www.youtube.com/watch?v=KJPAjfJYOt8

14 Ocak 2010 Perşembe

başımda kavak yelleri

nazım "ben bir ceviz ağacıyım gülhane parkında" demiş. bugünde ben dedim ki ben bir kavak ağacıyım. sadece rüzgarda çıkardığı seslerin çekiciliğine kapılarak seçtim bu ağacı. sonra aklıma şarkılar geldi. kavaklar, kavak yelleri. sonra biraz baktım şiirlerde varmış, yazılmış kavak üstüne.

şimdi nerden çıktı bu kavak sevdası anlatayım. eğitim alıyorum. projektif bir şey yapalım dedik ağaç seçin dedi eğitmen. çok ağaç bilmememe rağmen -yani özelliklerini bilmem- aklıma ilk gelen çam oldu ama cazibesi yoktu ki... bende rüzgarda salım salım sallaran, ıslık çaldığı iddia edilen kavağı seçtim. pek olumlu seyler söyleyemedi yorumlarken. tek, uzun, bir işe yaramayan, sağlam vs ancak bunlar. bi tırt yokmuş yani bende.

çam agacı ve çınar agacı pek forslu çıktı. bunları seçip kibir yapabilirsiniz. bilginize.

13 Ocak 2010 Çarşamba

2010 kültür başkentindeyim uleen

bir deee 2010 geldi, istanbul'a kültür geldi.

2010 istanbul Avrupa'nın kültür başkenti oldu ya hani, işte etkinlkler cts akşamı başlıyor. istanbul'un çeşitli yerlerinde konser ve havai fişek gösterileri olacakmış.
beylikdüzü'nde nil karaibrahimgil
sultanahmet'te mercan dede
taksim'de tarkan
kadıköy'de mor ve ötesi

ismini hatırlamadıgım daha nice san'atçı sahne alıyor. belediyenin bari bu imkanlarını sömürelim diyorum. hadi konserde bağıra çağıra...

mor ve ötesi favorim ;)

bol sanatlı günler


koltuklar boş kalmasın!

işe gider gelirken sürekli devlet tiyatrolarının afişini görüyordum. akm kapatıldıgından beri sahneleri bir o yana bir bu yana dağıttılar. şanslıyız ki sonunda istanbul'un kenarlarında kalan mahallelerinden birine taşındı bir tanesi. cennet kültür merkezinde bu ay üç oyun sergileniyor: töre, ne dersin azizim?, kral dairesi.
dikkatimi öncelikle çeken kral dairesi. komedi ve bir mask tiyatrosu. :) daha önceden masklarla oynanan sersemler evi'ni izlemiştim. büyülenmiştim. -bileti unutmadan alırsam- şimdi yine gidicem.

önceden ayın başı oldu mu bilet bulmak için zorlanırdım. şimdi bir baktım ki bir hafta sonrası için sadece ilk sıra dolu. ikinci sırada ise bazı koltuklar dolu. inanılacak gibi değil. lütfen salon dolsun. cok yazık oluyor. güçlerimizi birleştirip gidelim ve izleyelim.

biletlerin fiyatları biraz artmış. ama varsayınki bir öğlen yemeği.

öğr: 6 lira
tam: 10 lira



iyi seyirler.

12 Ocak 2010 Salı

meliha

sevdaaaanı dillerde değiiiil, güllerde araaaa

gitme melihaaaa.

5 Ocak 2010 Salı

merak ne güzel şey!

aniden çıkmak zorundaydı. merak etmesin diye de aramasını söylemişti. evin içinde koştururken acele ile telefonu çalmaya başlamıştı. açamadı o an. düşündüğünden daha kısa çalmıştı telefonun zili. sonra bekledi bir süre. çalmadı telefon. biraz daha bekledi, sonra beklemekten vazgeçti. merak etmemişti. eğer herşey yolundaymış. sadece anladı ki fıtrat denen şey gerçekmiş, değişmezmiş. içerledi biraz. hüzünlendi. sonra yattı ve uyudu.

iyi uykular.