30 Mayıs 2010 Pazar

konuşmadan da oluyormuş. inanamadım. 2 gün oldu. gayet kolay sürdürüyormuşuz hayatımızı. kendimden böyle bir performans beklemezdim en azından. iyi bir deneyim olduğunu söyleyebilirim yine de.
bir kez daha benzer bir şey yaşamıştım. o zaman da bunu hissetmiştim. bu defaki bambaşkaydı. hala doğru yapıp yapmadığım konusunda düşünüyorum. yine de en iyisi buydu sanırım. 

havalar pek sıcak azizim. kendimi serin sulara atmak istiyorum. ama rüyamda bile yangınlar içindeyim.





  
mütemadiyen başıma ağrıyor. öyle sarsmıyor ancak rahat da vermiyor. göz kapaklarımı açmada zorlanıyorum. sanki puslu her yer.

başımı gövdemden ayırıp dolaba saklamak istiyorum. bakayım...........................
2014 senesinde geri almak istiyorum onu. herşey daha güzel olur mu? büyür müyüm biraz daha. sıkıntılarım geçmiş olur mu.



uyumak güzel şey kardeşim.

29 Mayıs 2010 Cumartesi

sıcak havalar

işyerinde bşka bir görevin sorumluluğunu alıyorum. biraz kaygılıyım. genel başarısızlık korkum bunu. rehberim ise cesaretlendirici ama kontrollü. bana güvendiği için böyle bir işe beni bulaştırdığını düşünüyorum. beni ne beklediğini merak ediyorum.
daha sıkı ve tempolu çalışacağız bundan böyle. insanları kontrol etmek beni biraz zorlayabilir. onlar da zorlanabilir. çünkü zaman zaman sert mizacım ortaya çıkıyor. çıksın istemiyorum.  


sıcak havalar bunaltıyor beni. serinlemek için cereyanda kalıyorum. göğsüm ve sırtım ağrıyor.

her şey geçer ama.

bu da geçer.

19 Mayıs 2010 Çarşamba

devrim arabaları

bugün çok güzel bir gün oldu benim için. birlikte kahvaltı yaptık. öncesinde birlikte mutfak temizledik. o bunu benim küçük oyunlarım zannetse de onunla birşeyleri beraber yapmak çok hoşuma gidiyor. ardından kahvaltı hazırladım. normalde geöiştirdiğimiz gibi değildi.  mutfak marifetlerimi sergilediğimi sanma sakın. ufak tefek şeylerdi. yogurtlu biber yaptım. onu da yedi. o yiyince daha cok hoşuma gitti. aynı evde yaşıyor gibiydik. güzeldi.

sürprizim var demişti. büyük bir şey değil dediği için ne olduğunu bilmiyordum. küçük bir oyun gibi gelmişti bu da bana. ardından sürprizini gösterdi. devrim arabaları filmini izleyecektik.hemde projektör ile! kocaman bir görüntü ile karşı karşıyaydım. çok heyecanlandım, çok mutlu oldum. uğraşmıştı bayağı. çocuk sevinci ile birlikte eve döndüm.

love.

18 Mayıs 2010 Salı

gece-rastlantı

saat 00.56. benim için yazılmış bir yazıya rastladım. ne rastlaması! aradım, buldum. ordaki "tu" bendim. hemen gözümle taradım yazıyı hızlıca. gözlerim doldu. nasıl bir sevinçti. kader yine ağlarını örüyordu. bir ilmek de bizden. numaralar, dedikodu, sevgililer, gülüşmeler.


aaah. onu tanıdığım için çok şanslıyım. herkesten bir tık daha fazla şanslıyım.

16 Mayıs 2010 Pazar

içimde yazmak istediğim çok şey var. hep aynı şeyleri söylüyorum, aynı şeyleri düşünüyorum. susuyorum o zaman.

13 Mayıs 2010 Perşembe

hayvan eti yemiş

ne biçim insan oldum yahu. insan genç birinin ölümüne üzülmez mi? duygularım alınmış gibi. ağzıma sıçıyım.

8 Mayıs 2010 Cumartesi

sen uyurken ben yanıyorum

yeter, naz eyleme bana
gel göreyim kana kana
aşık oldum gülüm sana
yanıyorum, yanıyorum
mail oldum gonca güle


anlamıyorum bu adama olan duygularımı. bazen öleyise kızıyorum, bazen ölesiye seviyorum. bazen hiç anlaşamadığımızı düşünürken, bazen... yok yok, anlaşamıyoruz pek. yani ortak noktalarımız pek yok. sevdiğimiz şarkılar, filmler, ayakkabılar, kıyafetler, şehitler birbirinden farklı aynı olmasın elbette ama beğenilerimizi birbirine uydurmasak bile paylaşmamız gerektiğine inanıyorum. beğendiğim ayakkabıları almak yerine onunla birlikte beğeneceğimiz ayakkabıları almak istiyorum. onunla ortak bir şeyler yapmak hoşuma gidiyor. öylesine istiyorum ki bunu aynı anda yemek yemek için aç kalmayı göze alıyorum.
itiraf ediyorum. arada onunla ilgili duygularımı sorgulamıyor değilim. bu da hep beni daha fazla sevsin diye oluyor. huysuzluklarımın, sorularımın kaynağı bu. o kadar az hissettiriyor/hissediyorum ki bunu... neyse derdim bu değil. sorgulasam da ara ara çok seviyorum be onu! gerçekten. başka sevdiklerimde oldu ama sanki bu farklı. hep öyle derler değil mi? bunu ben değil ama başkaları fark ediyor. çok seviyorsun diyorlar. çok seviyorum.

3 Mayıs 2010 Pazartesi

yoksulum

duygusal bir insanım. o yüzden kolay incinir, kolay ağlarım. şu minnacık hayatımda az param olduğu zamanlar oldu, yine de hiç parasız kalmadım. çok şükür. içimi en burkan şeylerden biri yoksulluktur. benim yoksulluğum değil ama bu bahsettiğim. ben yoksul değilken yanımda yöremde birilerinin birşeylerden mahrum kaldığını bilmek nasıl içimi eziyor. yerin dibine giriyorum. istiyorum ki elimde avucumda ne varsa ona vereyim. hepimiz eşitlensin. bende ne varsa onda da o olsun.  
müsrif bir insan değilim aslında. düşünürüm  yaptıklarımın hesabını verebilecek miyim diye? çevreme baktığımda yanımdakilerin bolluğunu gördüğümde sen ne duruyorsun? desem de kendime insanı değerli kılanın bunlar olmadığını bilirim.
kendimi o minibüsteki kadına para vermediğim için kınıyorum. zamanında birine bunu anlattığımda çok etkilenmişti. gözünde büyüdüğümü söylemişti. aslında başka şeyler vardı beni onun gözünde büyüten ama bu merhametli -böyle tanımlamıştı- oluşum onu derinden etkilemişti. o bunu söylediğinde utanmıştım. acaba tüm bunları ifade etmem gerçekten birilerini etkilemek için mi?
utanıyorum.

şeker de yiyebilsinler diyordu ya şair ben bütün çocuklar yesin istiyorum. o şişme eğlence balonunda bütün çocuklar zıplayabilsin, bağırabilsin, kayabilsin ama derslere girmesin.

oof gece gece ne diyorum? çalışmam gerekiyor. gidip ders çalışayım o zaman.

öpünağzi

2 Mayıs 2010 Pazar

o da beni benim onu sevdiğim gibi sevmesini istiyorum. bu kadarı çok mu?