30 Nisan 2011 Cumartesi

home dream

bu ev bana dar geliyor. hiçbir yerinde kendime yer bulamıyorum. bakma şimdi bunu söylediğime. yıllardır bu böyle. hiçbir şey bana ait değilmiş gibi. geçen gün çocukluğumdan itibaren bana verilen hediyeleri, başka şehirlerden aldıklarımı hepsini kutuya doldurdum. kitaplarımı sığdıramadım. sadece üniversitedeki -ne kadar az tutmuş olsam da- notlarım koca bir koliye koydum. neden bunların hepsini sakladım bilmiyorum. geçmişimle -bir şey hariç- barışığım. vefalı olduğum tek şey hatıralarım. aslında birçoğunu unutuyorum. şöyle bir ardıma baktığımda küstürdüğüm onca kimse var, kendimi hiç suçlu hissetmiyor değilim elbette ancak, belki sadece iyi taraflarını hatırlamak istiyorum. şimdi o topladıklarım dolabın üstünde duruyor. annem sordu "neden sakladın?" diye. "evime götüreceğim ilerde" dedim. sonra düşündüm "ne evi kuzum?" sahiden bir gün bana ait bir evim olacak mı ki? acaba üniversite yıllarımda konuştuğumuz şey çok mu ütopik?

"büyük ihtimal!"

27 Nisan 2011 Çarşamba

tezimi teslim edicem de tez veri giriş formunu doldurmam gerekiyormuş. peki ordaki referans numarası ne ki acaba? bilen varsa seslensin

24 Nisan 2011 Pazar

bu kadar hayal kırıklığı birine çok be!

benim hassas bir ayarım var sayın okuyan. onunla arada oynamak lazım. bu cümle beni makine zannedenlere.
geçen gün ekşi sözlükte kadınları çekici yapan detaylar isimli başlığı okuyordum. biri yazmıştı ki başka uğraşlarının olması. o kadar haklıymış ki. dün ve bugun tatildi. -normalde cts çalışıyorum ya ben hani- yapacak hiçbir şeyim yoktu. bok gibi iki gün geçirdim. aslında ikisi için de planlarım olacaktı. dışımda gelişen sebeplerden ötürü hevesim kursağımda kaldı. nefret ettim çalışmaktan, işten güçten.

berbat bir gündü.

12 Nisan 2011 Salı

sevgili M.

seninle çalışmak değil ama arkadaş olmak muhteşem. bir konuyu uzun uzadıya konuşmak, kullanacağımız kelimeleri özensizce seçebilmek, birbirimize güvenmek... uzun süredir kimseyle yapamadığım bir şeydi.
bugün konuştuklarımız mesela. o kadar sahiciydi ki... aklımda olan onlarca sorunun sende de olduğunu görmek, cevapların çok hoşuma gitmese de gerçeğin bu olması içimdekileri iyice su yüzüne çıkardı. yalnız olmadığımı bilmek güzeldi ya da hepimizin yalnız olduğunu bilmek...

sevgilerimi sunarım.

5 Nisan 2011 Salı

kendi kendime o kadar konuşuyorum ki, yoruluyorum. önce soru soruyor, ardından bunu cevaplamaya çalışıyorum.  sorular/cevaplar arasında boğuluyorum. sigaraya mı başlasam?
insan ağlarken içini çeker ya hani, durup dururken iç çekiyorum. içim mi ağlıyor acaba?

4 Nisan 2011 Pazartesi

berbat bir gündü. acısını istiklalde, çöpşiş yiyerek, konuşarak, biraz da ağlayarak çıkardım.

3 Nisan 2011 Pazar

doğum günü, mutluluk, suskunluk vesaire

derin bir nefes alarak başlıyorum.

çok heyecanlıydım dün. hem çok yakın arkadaşımın doğum günüydü, hem de onu görecektim. üstünden bir hafta geçmişti. daha birkaç saat öncesinden bir hayal kırıklığı yaşadım. sonra görüştük. çok sessizdi. konuştum, güldüm ama bir türlü ona erişemiyordum. her girişimim başarısızlıkla sonuçlanıyordu. sonra diğerleri geldi. biraz sohbet ettik. güldük, eğlendik. sonrası felaketti benim için. ağzından tek kelime duymuyordum. bakmıyordu bana. kendimi o kadar aptal hissettim ki. neden ordaydık, biz kimdik? karşımda ise ötekiler vardı. mutluydular. gülüşlerinden, konuşmalarından, birbirlerine dokunuşlarından belliydi. onları izledikçe mutlu oldum.
sonra arkadaşlara gittik. kahve içtik. sonra gitarı aldı. çal, biz de söyleyelim dediler. sonra hem çaldı, hem söyledi. bana gitar çalması için yalvardığım adamın gözlerine baktım. canım sıkıldı.

şimdi de canım sıkılıyor. en iyisi dün yaptığım gibi susayım.