18 Ocak 2010 Pazartesi

evcilik oyunu

saat 19u vuralı beri onu bekliyorum. biliyorum halbuki -en iyi ihtimalle- 20.30dan önce konuşmuyoruz. ben bunu bile bile bekliyorum. vakit geçiyor. bir naber? iki dk geyik ile son buluyor. -bazen konustuğumuz da oluyor- gün içinde hep özlüyorum. akşam olsa da konuşsak istiyorum. ne konuşacağız ki? bunu bende biliyorum. mani olamıyorum kendime yine de. özlüyorum çünkü. sessizce onu bekliyorum. pencereyi defalarca açıp kapatıyorum. ona yazmak için türlü bahaneler buluyorum. o kadar çocukça ki bu yaptıgım. ya yazmıyor, ilgilenmiyor ya da belli bir süre sonra yazıyor. o zaman kadar ben bekleye bekleye usanıyorum. yazdıgı anlamını kaybediyor. sonra uykusu geliyor, uyuyor.
ben yine özlüyorum. hiçbir sey değişmiyor. kendimi onun için dinlediğim şarkılarla avutuyorum. yine yatacağım. sabah uyandığımda onu yine affedeceğim. öğlen 13 civarında benim yine saçma sorularımla uzattığım telefon konuşmamızı yapacağız. yine süpermenim diyeceğim. ben tüm bunları yaşarken onun bunlardan haberi olmayacak. ne hissediyorum bilmeyecek. herşey yolunda devam edecek.

bu akşam dedim ki: senin için bundan sonra artık sadece ben varım sonradan halime gülüp bunu aslında sen demeliydin ya diye ekledim. yine acı tebesümüm yüzüme oturdu. o bakmadı bile halime.

kendi kendime evcilik oynuyorum galiba ben.


ben de bilyorum bunların cocukca oldugunu. özel hayatımı bu kadar acmanın belki fazla olduğunu. nasıl bir başkasına anlatayım ki bunları. burda kendi kendime konusuyorum işte. kusuyorum anla!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder